Uzaylılar bizimle neden iletişime geçmiyor? İlgi çekici beş teori…

İnsanlığın uzaylıların varlığına dair henüz net bir kanıtı veya uzaylılardan aldığı net bir emsajı yok. Ancak bilim insanları, tahminen 2 trilyon galaksi içeren evrenin geniş ölçeğinde, Dünya dışında bir yerde yaşam olma ihtimalinin yüzde 100 olduğunu söylüyor.

Bu durum ilginç bir soruyu gündeme getiriyor: Eğer evrende uzaylı yaşamı gerçekten yaygınsa, neden onlardan haber alamadık?

Bu sorunun cevabına yönelik, ABD’deki Stony Brook Üniversitesi’nden galaktik gökbilimci Profesör Frederick Walter, “Hayat biyokimyasal bir süreçtir, mutlaka olacaktır, ancak zincirin aşağılarına indikçe işler daha da belirsiz hale gelir.” diyor.

Adını fizikçi Enrico Fermi’den alan Fermi Paradoksu, yaşamın var olma ihtimalini, buna dair kanıt eksikliğimizle nasıl dengeleyebileceğimizi soruyor. 

Bilim insanları uzaylıların bizimle iletişime geçmemiş olmasının sebebini şu teorilerle açıklıyor…

HERKES SAKLANIYOR

Evrenin 13,8 milyar yaşında olduğu göz önüne alındığında, yalnızca bir avuç uygarlık ortaya çıksaydı, bunların son derece gelişmiş hale gelmeleri için bolca zamanları olurdu. 

Fermi’nin paradoksu ilk kez sunulduğunda, bazı bilim insanları Evren’in yaşının galaksimizde süper gelişmiş uygarlıkların olması gerektiğini öne sürdüğünü savundu. 

Star Trek gibi bilim kurgular uygarlığın ilerledikçe daha barışçıl hale gelebileceğini hayal etse de bazı bilim insanları bu görüşe katılmıyor. 

Karanlık Orman hipotezi, eğer gerçekten hayatta kalmak istiyorsanız tek akıllı kararın sessiz kalmak ve görebildiğiniz herkesi vurmak olduğunu öne sürüyor. 

Yani insanlık yıldızlara ulaşıp temas kurmak için elinden geleni yaparken, daha güçlü başka güçler de gözümüzün önünde sessizce bekliyor olabilir. Eğer durum böyleyse, diğer medeniyetlerle iletişim kurma çabalarımızın bugüne kadar neden cevapsız kaldığını açıklayabilir. 

BİZİMLE KONUŞMAK İSTEMİYORLAR

Ancak Karanlık Orman Hipotezi’nin çizdiği evren tablosu çoğu kişinin inanamayacağı kadar karamsar olabilir. Profesör Walter, teorinin bilim kurgu yazarları arasında popüler olmasına rağmen kendisinin “o kadar da paranoyak” olmadığını belirtiyor. 

Bunun yerine, insanlığın mesajlarına neden kimsenin yanıt vermediğini açıklamak istiyorsak, sorunun kendimizde olduğunu kabul etmek zorunda kalabiliriz.  

Eğer yaşam Samanyolu’nda bazı hesaplamaların öne sürdüğü kadar yaygınsa, uzaylılar iletişim kurmaya çalışacakları gezegenler konusunda seçim yapma konusunda zorlanmış olabilir. 2022 tarihli bu makalenin öne sürdüğü gibi, eğer bu doğruysa o zaman insanlık, uzaylıların uğraşacağı kadar ilginç olmayabilir. 

Yaşamın var olabileceği her gezegenle konuşmaya çalışmak yerine, uzaylıların teknoloji ve zeka belirtileri araması daha muhtemel. 

GEÇ KALINDI

2016’da yapılan bir araştırma, insanların Evren’de yalnız kalma ihtimalinin ancak yaşanabilir bir gezegende medeniyetin gelişme ihtimalinin yaklaşık 10 milyar trilyonda birden az olması durumunda olacağını tahmin ediyor.

Ancak bu etkileyici istatistik, çok önemli bir uyarının üzerini örtüyor; medeniyetler geçmişte ortaya çıkmış olabilir ama bu, onların varlığını sürdüreceği anlamına gelmiyor. 

Bir diğer teori olan Büyük Filtre teorisi, uzaylıların şu ya da bu nedenle sessiz kaldıklarını varsaymak yerine, onları çoktan gözden kaçırmış olabileceğimizi öne sürüyor. 

HENÜZ ERKEN

Evrenin var olduğu 14 milyar yılla karşılaştırıldığında insanlık son derece genç. Eğer orada çok eski uygarlıklar varsa, çoktan galaksiyi kapsayan devasa imparatorluklara yayılmış olabilirler. 

Ancak 2017’de yayınlanan bir makalede, İnsanlığın Geleceği Enstitüsü’nden araştırmacılar, bu devasa uygarlıkların sabırla gözlerden uzakta bekliyor olabileceğini savundu. Peki neden uzaylılar potansiyel olarak zamanlarını bu şekilde bekliyor olabilir? 

Araştırmacılar, bilgisayarların soğudukça enerji açısından daha verimli hale geldiğine dikkat çekiyor. Kuantum parçacıklarının tuhaf davranışlarından yararlanan kuantum bilgisayarların daha da soğuk olması gerekiyor; mutlak sıfıra yakın sıcaklıklar gerekiyor.  

Enerjinizden en fazla bilgi işlem gücünü elde etmek isteyen gelişmiş bir ırksanız, işleri olabildiğince soğuk hale getirmeniz gerekir. Araştırmacılar, devasa soğutma sistemleri oluşturmak için çok fazla kaynak harcamak yerine, uzaylıların evrenin soğumasını beklemesinin daha iyi olacağını öne sürüyor.

Bu, Fermi Paradoksu’nun var olması gerektiğini ileri sürdüğü devasa uygarlıklardan hiçbirini neden göremediğimizi açıklayabilir. 

KONUŞACAK KİMSE YOK

Profesör Walter, Fermi Paradoksu’na verilecek en basit yanıtın, orada başka kimsenin olmaması olduğunu açıklıyor.

Pek çok insanın bizim konuşabileceğimiz akıllı uzaylı uygarlıkların olabileceğini düşünmesinin nedeni, Drake Denklemi adı verilen bir formüle dayanıyor.

1961’de Frank Drake tarafından önerilen formül, Samanyolu’nda kaç tane iletişimsel gelişmiş uygarlığın var olabileceğine dair çok kaba bir tahmine ulaşmanın bir yolu.

Profesör Walter, çeşitli faktörlere ilişkin varsayımlarınızın ne olduğuna bağlı olarak, ulaştığınız uygarlık sayısının “sıfır ile milyonlarca” arasında değiştiğini söylüyor. 

Ancak sayı ne olursa olsun, evrendeki yaşamın büyük çoğunluğu zeki olmayabilir. Profesör Walter, “Orada hayat var mı? Evet. Ancak insanlar “Orada hayat var mı?” diye sorduklarında farklı bir şey hayal ediyorlar. Hayat var ama bakteriyel, mikroskobik yaşam da olabilir; balçık küfü ve buna benzer şeyler.” şeklinde cevap veriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir